Sevr'e Doğru Adım Adım 3(Diğer Devletler)
Bilindiği gibi 1nci Dünya Savaşı sonunda İngiltere Ortadoğu'nun yeniden çizilmesinde kilit ülke durumundaydı. Alınan ve alınacak bütün karaların arkasında bazen açık, bazen de gizli olarak İngiliz uzmanlar vardı. Savaş içinde Osmanlı topraklarının paylaşılması için yapılan gizli anlaşmaların hepsi İngiltere ile müttefikleri arasında yapılmıştı. Bu anlaşmalar için İngiltere'ye en büyük destek Fransa ve Çarlık Rusya'sından gelmişti. Bu anlaşmaları hatırlıyoruz:
* * * Bu Alemin Kralı : TRFORUMUZ.BiZ * * *
(1) 1915 Mart ayında Osmanlı Devleti'ni savaş dışına çıkarmak ve Rusya'ya yardım ulaştırmak amacı ile Çanakkale Boğazı, plan gereği, zaman zaman güçlü İngiliz ve Fransız donanmasının bombardımanına tabi tutulmuş ve Boğaza bir harekât planlanmıştı. Bundan rahatsızlık duyan ve Boğazların Yunanistan'a verileceğinden endişe eden Rusya, 4 Mart 1915'de İngiltere'ye ve Fransa'ya verdiği notalarla daha önce yapılan anlaşma gereği Boğazlar ve çevresinin Rusya'ya verilip verilmeyeceğini sordu. İngiltere ve Fransa bu notadan rahatsızlık duymakla birlikte 12 Mart 1915'de İngiltere ve 10 Nisan 1915'de Fransa verdikleri cevabi bildirilerle, Rusya'nın Boğazlar ve çevresi ile ilgili isteklerini kabul ettiklerini bildirdiler. Buna karşılık olarak Rusya da İngiltere ve Fransa'nın Orta Doğu bölgesi ile ilgili taleplerini kabul ediyordu.(1)
(2) 26 Nisan 1915'de İtalya'yı savaşa sokmak için Londra'da imzalanan bir anlaşmayla, Türkiye'nin Anadolu topraklarının en büyük kesimlerinden biri Antalya ve çevresi, halen Türk toprağı kabul edilen Rodos ve On iki ada ile birlikte İtalya'ya veriliyor ve İtalya'nın savaşa girmesi sağlanıyordu.
(3) 3 Ocak 1916'da İngiltere ve Fransa arasında hazırlanan ve 16 Mayıs 1916'da Rusya tarafından da imzalanan ünlü Sykes –Picot anlaşmasına göre tüm Osmanlı toprakları paylaşılıyor,
(4) İtalya ile Fransa ve İngiltere arasında 17 Nisan 1917(de imzalanan Saint Jean de Maurienne anlaşmasıyla da, İtalya'nın Anadolu'daki istekleri İzmir –Konya hattının güneyi ile Akdeniz ve güney Ege kıyılarını içine alacak şekilde genişletiliyordu.(2)
Dünya bu gizli anlaşmalardan tamamen habersizdi. İtilaf devletleri liderleri yüksek insanlık ideallerini öne sürüyor ve bu idealleri gerçekleştirmek için savaştıklarını belirtiyorlardı. Rusya'da yönetimin Bolşeviklerin eline geçmesinden sonra işçilere hitap eden Sovyet Rusya Halk Komiserliği; Osmanlı İmparatorluğunu parçalamak için yapılan gizli anlaşmaları açıklamış ve Kerensky hükümeti tarafından imzalanmış anlaşmaların geçersiz olduğunu ilan etmiştir. (3)
Bu açıklamalar batı dünyasında rahatsızlık uyandırmış ve ABD Başkanı Wilson'un bu konuya temas eden bir açıklama yapacağı duyurulmuştu. Bunun üzerine Fransız ve İngiliz hükümetleri ard arda yaptıkları açıklamalarla, Osmanlı Toprağında gözleri olmadığını ve ezilen Orta Doğu uluslarına özgürlük getirmek amacında olduklarını belirttiler.
Fransızlar 6 Eylül 1917'de Başbakan, 27 Aralık 1917'de de Dış İşleri Bakanları vasıtasıyla savaş gayelerini, "istila amacı gütmedikleri, kul hayatı yaşayan Doğu halklarına kendi kaderlerini kararlaştırma hakkı'nı verecek ilkeler için savaştıkları" şeklinde belirttiler.(4)
İngiliz Başbakanı David Lloyd George 5 Ocak 1918'de yaptığı bir konuşmada "Türkiye'yi başkentinden ve nüfusunun çoğunluğu Türk olan Anadolu ve Trakya'daki zengin ve şanlı ülkelerinden yoksun bırakmak için savaşmıyoruz... Türk ırkının yaşamakta olduğu ülkede, Türk İmparatorluğunun başkenti İstanbul olmak üzere devamına engel olacak değiliz" diyor ve ABD Başkanı Wilson'un açıklamasından önce kendi politikalarına karşı gizli anlaşmalar nedeniyle doğacak muhtemel bir olumsuz etkiyi engelleme tedbirini almış oluyordu.
A.J. Toynbee'nin gizli anlaşmaların kamuoyuna açıklanması'nın yarattığı durum ile ilgili görüşleri oldukça ilginçtir. (5) Bu görüşlerin ortaya çıkardığı gerçekleri Osman Olcay şöyle sıralamaktadır. (6)
1- Kral Hüseyin, Müttefiklerin kendisine bağımsızlık değil, aralarında Arap topraklarını paylaştıklarını anlamış ve büyük düş kırıklığına uğramıştır.
2- Müttefiklere yardım ettikleri için Türklerin kırımına uğrayan Ermenilere bu müttefikler, karşılığında hiçbir yükümlülük altına girmemişlerdir. Daha da kötüsü Ermenilerden boşalan topraklara 1916/1917 yıllarında General Yudeniç'in Kazak'ları yerleşmiş ve sürekli sayılan bu yerleşme düzeni içine Rusya Ermenilerinin katılmasına Ruslar izin vermemişlerdir.
3-Fransızlar, Kilikya'da bir Özerk Ermenistan kuracakları savı ile binlerce Ermeni gönüllüsünü Doğu lejyonuna asker yazdırıp savaşta kullanmış ve savaş sonunda kendi hallerine bırakıvermiştir.
4-İngiltere Türkiye'ye savaş ilan edince kendi topraklarına kattığı Kıbrıs'ı 1915'de Yunanistan'a önerip sonradan bu öneriden vazgeçmiş, sonunda da Fransa'nın izni olmadan Ada üzerindeki hak'ın el değiştirilmemesine karar vermiştir.
5-Kral Hüseyin'den olduğu gibi İtalyanlardan da gizlenen bu anlaşma aslında bu hükümetçe de öğrenilmiştir. 1917 Saint Jean de Maurienne anlaşmasında Fransa ve İngiltere'nin İtalya'ya karşı yaptıklarının bir karşılığını verme arzusu hissedilebiliyor.
Saint Jean de Maurienne Anlaşması Londra, Paris ve Roma yöneticileri arasında 18 Ağustos ila 26 Eylül 1917 tarihleri arasında devam eden bir seri mektuplaşma ile kabul edilmiş esaslardan oluşmaktadır. 18 Ağustos 1917 tarihinde, Londra'daki İtalyan Büyükelçisi İmperiali Markisi'ne B. Bolfour'un yazdığı mektubun bir bölümü şöyledir. (7)
"Ekselanslarının 18 Ağustos 1917 tarihli notasına yanıt olarak, Ekselanslarına, Fransa, Büyük Britanya ve İtalya hükümetleri arasında, Saint Jean de Maurienne'de ve daha sonraki konferanslarda, Küçük Asya hakkında yapılmış olan görüşmelerin sonuçlarının aşağıdaki hükümleri içerdiğini, Majesteleri Hükümetinin kabul ettiğini bildirmekle onur duymaktayım. Bu hükümlerin gizli kalması gerekmektedir:
Rusların da kabul etmesi koşuluyla:
.... Ekli haritada yeşille gösterilen bölge (İzmir –Konya hattının güneyi) nin İtalya'ya verilmesini kabul ederler."
İtalya'nın müttefikleri bu hükümlere rağmen ileride temas edeceğimiz şekilde İzmir ve Batı Anadolu'yu Yunanistan'a hediye edeceklerdir.
1918 yılının Eylül ayında Selânik cephesindeki yeni Fransız Komutanı General Louis- Felix –François Franchet d'Esperay'ın başlattığı saldırı olumlu sonuçlanınca 26 Eylül'de Bulgaristan ateşkes istedi ve anlaşma 29 Eylül günü imzalandı. Aynı şekilde Osmanlı'nın güney cephesinde, İngiliz Kuvvetleri'nin başındaki komutan General, Sir Edmund Allenby, büyük bir zafer kazanarak Suriye'yi işgal etmeye başlamıştı, İngilizler genç bir General (Mustafa Kemal) ve emrindeki Kolordu Komutanları Albay Ali Fuat (Cebesoy) ve Albay İsmet (İnönü) ile birlikte Anadolu kıyılarında durdurulabilmişti. Güneyde durum henüz savaşın sonunu getirebilecek kadar kritik bir durumda değildi. Doğu Cephesi'nde de Türkler bütün Kafkasya'yı ve Batı Hazer Denizi sahillerini kontrolleri altında tutuyor, Türkistan'a ve Kuzey İran'a geçme imkânları arıyordu. Buna rağmen Selanik cephesinin kapanması ve buradaki İngiliz –Fransız kuvvetleri'nin İstanbul ve Boğazlar istikametinde yeni bir saldırıya başlama ihtimalinin oluşu, Osmanlı'nın da Savaşı –adil bir barışa dönüştürmek istemesinin nedeni olmuştu.
Bu olağanüstü başarılar savaşın sonucunun beklenenden önce gelebileceğini işaret edince Paris ve Londra'da görüşmeler hızlandırıldı. Arap toprakları için farklı plânlar yapılıyordu. Ancak Türk Topraklarında 1000 yıllık bir geriye dönüşle bir Ermenistan yaratmaya çalışılırken, Filistin'de ortalama 2000 yıllık bir süre geri gidilerek daha yirmi yıl önce ortaya atılan bir "Yahudi Devleti" kurulması için zemin hazırlanıyordu.
Ermeni istekleri de kendilerince verilen bu büyük desteğe göre gittikçe artarak değişiyordu. Barış görüşmelerine iki Ermeni delegasyonu katılıyordu. İtilaf devletlerince resmen tanınan, başlarında eski bir Osmanlı devlet adamı Bogos Nurbar Paşa'nın bulunduğu "Ermeni Ulusal Delegasyonu" idi. Bu delegasyon Türk Ermenileri ile Dünyanın değişik yerlerinde yaşayan Ermenileri temsil ediyordu. Diğer delegasyon Ermeni Cumhuriyetini temsil ediyordu ve başlarında Avetis Aharonyan bulunuyordu. Birbirinden hoşlanmayan bu iki grup ancak Ermeni Kilisesi'nin müdahalesiyle birlikte çalışmayı kabul etmişti.
Bu iki guruba ilaveten muhtelif uluslara mensup kırk kadar bağımsız Ermeni delegasyonu da faaliyet halindeydi. Paul C. Helmreich durumu şu sözlerle özetliyor:
"Yüzlerce gazeteci, yazar, şarkıcı, profesör, senatör ve eski bakanın Ermeni davası lehinde uzun konuşmalar yaptığı konferanslar düzenliyorlardı. Wilson, Lloyd George ve Clemeceau'nun peşinden bir dakika bile ayrılmayan Ermeni delegeler, devamlı olarak Ermenistan'a borçlu olunduğunu hatırlatıyordu. (
![Cool](https://2img.net/i/fa/i/smiles/icon_cool.gif)
"Ulusal delegasyonların yanlarında, çantalar dolusu istatistik ve şematik hileler vardı. İstatistiklerin işe yaramadığı yerde renkli haritalar giriyordu devreye. Bu harita hokkabazlığı, aslında başlı başına bir inceleme konusu olmalı. Adına harita dili denilen yeni bir araç icat edilmişti. Bütün haritalar, parlak cilalı afişler kadar gösterişliydi ve harita olması itibar gösterilmesine yetiyordu. Bir görüşün savunulması için, üzerinde oynanmış bir harita hayati önem taşıyordu."(9)
Konferansın Ermeni dosyasında Trabzon'u da içine alacak şekilde yukarıda sınırlarını çizdiğimiz toprak isteğinin dışında, şu isteklere de yer verilmişti.
1- Belirtilen hudutlar içinde oluşacak devletin statüsü, üye olması da istenen Milletler Cemiyeti üyelerinin garantisi altında olmalıdır.
2- Manda yönetimi yirmi yılı geçmemeli ve mandater ülke savaşın başından beri Paris'te bulunan Ermeni Milli Konferansının onayı ile seçilmeli.
3- Soykırımlar, yağma ve tahribat nedeni ile sulh konferansı tarafından tespit edilecek bir tazminat Türkler'den alınmalı ve buna karşılık Ermenistan Osmanlı borçlarından payına düşeni ödemelidir.
4- Mandater ülke şu hususlardan sorumlu olmalıdır;
a- Bölgedeki bütün Türk ve Tatar görevlilerin kovulması,
b- Halkın silahsızlaştırılması,
c- Soykırım, şiddet ve yağma yapanların veya kendisine bu yolla çıkar sağlamış olanların cezalandırılması ve kovulması
d- Hükümetin kontrolü altına alınamayacak göçebe ve zorba kavimlerin bu topraklardan çıkarılması,
e- Bölgeden zorla göçmüş olanların geri dönmesi, Sultan Hamid ve Jön Türkler döneminde bölgeye yerleştirilen Müslümanların geri gönderilmesi,
f- Haremlere dahil edilmiş Hıristiyan kadınların kurtarılması, Türklerin okullar, kiliseler ve manastırda yaptıkları tahribatın kendilerine ödetilmesinin sağlanması.
Bunun dışında hudutlar tespit edildikten sonra, Ermeni dini otoritelerin Türkiye'de kalan malları satmasına izin verilmeli ve bu satışlardan elde edilecek gelir Ermeni cemaatinin olmalıdır.
Herhangi bir ülkede yaşayan Ermeni kökenli bir kişi'ye kendisine ve aile fertlerine yeni milliyetlerini seçmeleri için beş yıllık bir süre tanınmalıdır. Dosya Kilikya'daki bütün Suriye ve Fransız iddialarını da reddederek sonuçlanıyordu. (10)
Onlar Konseyi'ne sunulan Ermeni isteği, Akdeniz Karadeniz ve Hazar Denizi arasında uzanan dev bir Ermenistan devletinin kurulmasıydı. Ermenistan Cumhuriyeti toprakları ile Fırat'ın güneyinde, Ordu –Sivas hattının batısında kalan topraklar hariç Van, Bitlis, Diyarbakır, Harput, Sivas ve Erzurum bu devletin sınırları içinde kalacaktı. İskenderun dâhil bütün Kilikya'da talep edilen topraklar arasındaydı.
* * * Bu Alemin Kralı : TRFORUMUZ.BiZ * * *
Ermeni nüfusunun bu bölgelerde çoğunluk olmadıklarını Ermeni Delegasyonu da biliyordu. Ancak kabahati tamamen savaş öncesi ve savaş sırasında Türklerin uyguladıkları zalimane davranışlarda buluyorlardı. Delegasyon'a göre Ermeni toplumu geçen savaşta diğer ülkelere nazaran çok daha ağır insan kaybına uğramıştı. Dünya'da 4.500.000 kişi olan ulusların kaybının 1.000.000'dan fazlası Ermenilere aitti. Böylece delegasyon namına konuşmayı yapan Bogos Nubar Paşa; savaş öncesinde bölgede Ermenilerin daha çok olduğunu beyan ediyor, ayrıca devlet kurulunca Rusya ve Amerika'daki Ermenilerin de bir kaç yıl içinde geri dönmesiyle Ermeni nüfusunun çoğunluk haline gelebileceğini iddia ediyordu. (11) Görüldüğü gibi Ermeni görüşleri Amerikan görüşleriyle tamamen örtüşüyordu.
Kilikya (Çukurova'ya) gelince; bu bölge ile ilgili talep: bölgenin "Ermeni Platosu"nda yer aldığı gibi anlaşılması zor bir Coğrafi tez'e dayandırılıyordu. Ayrıca Ermenistan'ın Akdeniz'e bir çıkış kapısına ihtiyacı vardı. Bütün bu toprakların Türklerden alınacağına inanmış olan Ermeniler, müttefikler için sadece 300–400 Suriyeli savaşmışken, Filistin'de 5000 civarında, Rusya'da 150.000 Ermeni'nin itilaf orduları ile birlikte savaştığının unutulmamasını istiyorlardı. (12)
Amerikan delegasyonu'nun istihbarat bölümü 21 Ocak 1919'da Türk karşıtı bazı tavsiyelerde bulundu. Tavsiye edilen konuların başında, Boğazlarda Milletler Cemiyeti'nin nezaretinde bir uluslararası devlet kurulmasının gerekli olduğu geliyordu. İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile Marmara Denizi'nin bütün kıyıları ve Asya Kıtası'nda Bandırma ve Bursa kurulacak devletin sınırları içinde kalacaktı.(13)
Barış konferansında en aktif unsurlar Ermeniler değildi. Türkiye'yi tehdit eden en büyük tehlike batı'dan Dünya Savaşında aralarında hiç bir çatışma olmadığı halde bütün galiplerin arkasından ittiği ve Türk topraklarını işgal için inanılmaz ölçüde büyük destek verdiği Venizelos ve onun ülkesi Yunanistan'dı.
Yunan faaliyetleri; barış görüşmeleri süresince Osmanlı topraklarının paylaşılması ile yan yana ilerleyecektir. Bir Yunanlı yazar Alexander Anastasius Pallis'e göre Yunanistan'ın hedef'i "Helen ırkının yaşadığı toprakların" kurtarılmasıydı. Bu topraklar şöyle sıralanmıştı. (14) . Bir başka Yunanlı yazar Dimitri Kitzikis de Yunan Propagandasının etkinliği ile igili olarak yazdığı kitabında benzer isteklere detaylı yer varmaktadir. (15)
1- Kuzey Epir (Arnavutluk idaresinde)
2- Batı Trakya (Bulgarların idaresinde)
3- Doğu Trakya (Türklerin İdaresinde)
4-İstanbul ve Boğazlar (Türklerin idaresinde)
5- Batı Anadolu (Türklerin idaresinde)
6- Pontus ve Karadeniz bölgesi (Türklerin idaresinde)
7- Rodos ve On iki Ada (İtalyanların idaresinde)
8- Kıbrıs Adası (İngilizlerin idaresinde)
Paris Barış Konferansının açılışında büyük güçlerin tek tek tutumlarına bakıldığında, temel sorunlarda hemen hemen hepsi fikir birliği içinde görünüyorlardı. "Herkes Türkleri İstanbul'dan çıkarmaya, İstanbul ve Boğazların tercihen bir büyük güç (özellikle Amerika Birleşik Devletleri) tarafından uluslararası bir yönetim altına alınmasını kabule hazır görünüyorlardı. Osmanlı imparatorluğundan Arap topraklarının kurtarılması ve büyük güçlerin nezaretinde olmak şartıyla özgürlüğüne yeni kavuşan milletlerin hukuken tanınması konusunda fikir birliği vardı. Büyük güçlerin dördü de Balfour Deklarasyonu'nu kabul etmişlerdi. Hepsi de bir Ermeni devletinin kurulması gerektiğine inanıyor ve bu devletin dışarıdan gelecek büyük miktarda ekonomik, askeri ve siyasi yardıma ihtiyacı olacağını kabul ediyordu. Yani görünüşe göre, Türkiye ile yapılacak barış anlaşmasının ana hatları belirlenmiş, geriye sadece detaylar kalmıştı." (16)
* * * Bu Alemin Kralı : TRFORUMUZ.BiZ * * *
Bu tablo açıkça gösteriyordu ki Sevr'e doğru giden yolda Londra'da, Paris'te, San Remo'da, Hythe'de, Boulogne'de ve Spa'da yapılan ana ve ara görüşmelerde Türk halkının bütün iç ve dış düşmanları tam bir işbirliği içinde, istedikleri kararları alacaklarından emin ve huzur içinde idiler. Türk halkının hak ve menfaatlerini savunacak Dünyada hiç bir ulus, hiç bir kişi veya kurum mevcut bulunmuyordu.
Dr. M. Galip BAYSAN
DİPNOTLAR:
(1) Ergün Aybars, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi.I, s.76-77 (Ege Üniversitesi Basımevi, İzmir –1984).
(2) Salahi R. Sonyel, Türk Kurtuluş Savaşı ve Dış Politika, s.2 (Türk Tarih Kurumu, Ankara – 1987): Yulağ Tekin Kurat, Osmanlı İmparatorluğunun paylaşılması, s.17-21 (Tarkan Kitabevi, Ankara –1986).
(3) Aynı Eser s.2.
(4) Aynı Eser s.4.
(5) AJ. Toynbee, The Western Question in Greece and Turkey, P.48-57 (London – 1922).
(6) Osman Olcay, Sevres Andlaşmasına Doğru, S.LXII'dip not 104 (S.B.F. Basın ve Yayın Yüksek Okulu –1980).
(7) Aynı Eser S.LXIV.
(
![Cool](https://2img.net/i/fa/i/smiles/icon_cool.gif)
Paul C. Helmreich : Sevr Entrikaları, S.35 ( Sabah Yayınları,İstanbul-1996) The Partition of The Ottoman Empire of The Peace Conference of 1919-1920
(9) Sevr Entrikaları, S.27.
(10) James B. Gidney: A Mandate For Armenia, P.81-82 ( The Kent State University Pres Ohio-1967)
(11) Aynı Eser S.35-36.
(12) Aynı Eser S.36.
(13) Aynı Eser S.15.
(14) Alexandre Anastasius Pallis, Yunanlıların Anadolu Macerası (1915- 1922): S.38-39 (Greece's Anatolian Venture –and After (1915- 1922) Çev. Orhan Azizoğlu, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul –1995).
(15) Dimitri Kitzikis, Yunan Propagandası, S.27-36 (Meydan Neşriyat, İstanbul).
(16) Paul C hellmerich, S.16; The Rt. Hon. Winston S.Churchill, CH, MP. The Aftermoth, being a sequel to The World Crisis, P.130 (macmillan & Co.Ltd. London –1944); Curzon P. 72,76